Aile Şirketlerinde Gelecek Neslin Görünmeyen Yükü
“Patron çocuğu” olmak… Dışarıdan bakıldığında her şey hazır görünür. Oysa içeriden bakınca bambaşka bir gerçekle karşılaşırsınız. İşte o gerçekler:
Gelecek Neslin Sessiz Çığlıkları
“Yaz tatillerinde şirkette staj yaparken kendimi tamamen hazırlıksız hissediyorum. Sanki herkes benden bir şeyler bekliyor ama ben nereden başlayacağımı bile bilmiyorum.”
“Okulda öğrendiğim teorik bilgilerle iş dünyasının gerçekleri arasında nasıl bağlantı kuracağımı çözemiyorum.”
“Üniversite tercihlerimde bile özgür değilim. Her seçimde ‘Bu, şirketin geleceği için faydalı olur mu?’ diye düşünmek zorundayım.”
“Babamın bana planladığı kariyer yolu, sanki 90’lardan kalma. Bugünün dünyasıyla hiç uyumlu değil.”
“Okulda inovasyon ve dijitalleşmeyi öğreniyorum, şirkete geldiğimde ise ‘Biz hep böyle yaptık’ cümlesiyle karşılaşıyorum.”
“Bana verdikleri görevler gerçekten beni geliştiriyor mu, yoksa sadece ‘patron çocuğuna iş vermiş olmak için’ mi yapılıyor, emin değilim.”
“Ben kimim? Sadece babamın oğlu/kızı mıyım yoksa kendi kimliğim var mı? Bu soruyla sürekli boğuşuyorum.”
“Ya başaramazsam? Ya ailemin kurduğu her şeyi batırırsam? Bu korku bazen elimi kolumu bağlıyor.”
“Ailem sürekli ‘Bir gün bunların hepsi senin olacak’ diyor. Bu bir ayrıcalık mı yoksa ceza mı, emin değilim.”
“Şirkette herkes beni ‘patron çocuğu’ olarak görüyor. Bu etiket, gerçek yeteneklerimin ve çabamın görülmesini engelliyor.”
“Başarılı olsam bile insanlar ‘Tabii, onun arkasında ailesi var’ diyecekler. Acaba gerçekten hiçbir başarım kendi emeğim olarak görülmeyecek mi?”
“Normal çalışanlar hata yapabilir, ben yapamam. Herkes benim her hareketimi izliyor ve değerlendiriyor.”
“Şirket müdürüyle nasıl konuşmalıyım? Ona karşı çok mu resmi olmalıyım yoksa babamın oğlu/kızı gibi mi davranmalıyım? Bu çizgiyi bulmakta zorlanıyorum.”
“Aslında kendi start-up’ımı kurmak istiyorum ama bunu söylersem ailemin hayal kırıklığına uğramasından korkuyorum.”
“Başka şirketlerde deneyim kazanmak, farklı iş kültürlerini görmek istiyorum ama bunu ailem vefasızlık olarak algılayabilir.”
“Sanki hayatımın her adımı önceden belirlenmiş. Bu kadar az seçenek içinde sıkışıp kalmak bunaltıcı.”
“Bir yanda kendi tutkularım ve hayallerim, diğer yanda ailemin nesiller boyu kurduğu mirası devam ettirme sorumluluğu. İkisi arasında sürekli bir çatışma yaşıyorum.”
“Zaten maddi olarak rahatım, neden bu kadar çok çalışmak ve stres yaşamak zorundayım ki? Bu soruyu kendime sık sık soruyorum.”
Peki Neden Bu Kadar Çok Kaygı?
1. İki Dünya Arasında Kalmışlık
Ne tam olarak “içeridesiniz” ne de “dışarıda”. Şirkette herkes sizi farklı görür, dışarıda ise herkes sizi ailenizin gölgesinde değerlendirir. Bu belirsiz konum, sürekli bir kimlik arayışına yol açar.
2. Modern Eğitim ve Geleneksel Beklentiler Çatışması
Üniversitede “inovasyon”, “disruption-yıkıcı yenilik” ve “agile-çevik metodoloji” öğreniyorsunuz. Eve döndüğünüzdeyse “sabır”, “sadakat” ve “fedakârlık” bekleniyor. Bu iki dünya arasındaki derin uçurum, sürekli bir zihinsel yorgunluğa neden oluyor.
3. Karşılaştırma Tuzağı
Arkadaşlarınız kendi yollarını özgürce çizerken, siz önceden belirlenmiş bir rotada ilerliyorsunuz. Onlar “macera” yaşarken, sizin omuzlarınızda “sorumluluk” var. Bu sürekli karşılaştırma, içinizde bir kaçırma korkusu (FOMO – fear of missing out) yaratıyor.
4. Başarı Paradoksu
Başarısız olursanız “yeteneksiz patron çocuğu”, başarılı olursanız “zaten ailesinin desteğiyle oldu” etiketiyle karşılaşırsınız. Bu ikilem içinde kendi gerçek başarınızı kanıtlama fırsatınız neredeyse imkânsız görünüyor.
5. Mikroskop Altında Yaşam
Her hareketiniz, kararınız ve seçiminiz sürekli mercek altında. Aile üyeleri, şirket çalışanları ve dış dünya sizi izliyor. Bu sürekli gözetim altında olma hissi, kendinize özgü ve bağımsız kararlar almanızı zorlaştırıyor.
6. Amaç Arayışı
“Param var, neden çalışayım?” sorusu aslında daha derin bir arayışın yansıması: “Hayatımın amacı ne?” Hazır gelen imkanlar, kendi anlamınızı yaratmayı zorlaştırıyor.
Bu Soruların Ortak Paydası Ne?
Tüm bu sorular temelde tek bir eksiklikten kaynaklanıyor: Sistematik bir hazırlık ve geçiş sürecinin olmaması.
Pilot olmak isteyen kişi pilot okuluna gider, doktor olmak isteyen tıp fakültesine başvurur. Peki ya aile şirketi varisi olmak? Bu rol için ne bir okul var, ne belirli bir müfredat, ne de net bir yol haritası.
Umut Var mı?
Elbette var. Bu soruları sormanız bile önemli bir farkındalık göstergesi. Ve farkındalık, her değişimin ilk adımıdır.
Belki de çözüm, bu süreci yalnız göğüslemek yerine benzer deneyimleri yaşayan akranlarınızla bir araya gelmektir. Ortak bir dil oluşturmak ve yeni yöntemler denemek, bu yolculukta size güç verebilir.
Unutmayın: Siz ne babanız ne de dedenizsiniz. Kendi özgün yolunuzu çizme hakkına sahipsiniz. Ve bu yol, onlarınkiyle aynı olmak zorunda değil.
Nesil geçişinde hem geleneği koruyup hem de yenilikçi olmanın yollarını arıyorsanız, SPALDA Akademi’yle iletişime geçin →